Yemek bittikten sonra "keşke makarna biraz daha fazla olsaydı" dedim, eve gelene kadar bunu birkaç defa daha tekrarladım. En son yatağa yattığımda hala "makarna biraz daha fazla olabilirdi" diye söylenerek uyuduğumu…
Hazır içime yazma isteği düşmüşken (gerçi son yazıyı tam bir ay önce yazmışım ama olsun ) yine Londra’da çok sevdiğim hatta hayran olup, bayıldığım, tadına doyamadığım yemekler yediğim Ceviche hakkında…
Sevgili baylar bayanlar, Bu kızınız artık evde pek yemek pişiremiyor ama aç kalacak değil elbet yiyip, içiyor. Şimdi duyan da her gün dışarda yemek yediğimi zannedecek öyle değil tabii, ben…
Amsterdam ile ilgili yazsam mı yazmasam mı kararsız kaldım aslında. Beş günlük tatil boyunca nereleri gezdim, neler gördüm hiçbir şey aklımda değil, müzelere girmedim, bol bol yürüdüm, çok üşüdüm, yeme…
Aslında Milano hakkında çok da yazacağım bir şey yok, sadece bir gün kaldık ama bu bir gün içinde en büyük avantajımız bizi orada yaşayan bir arkadaşımızın gezdirmiş olması oldu Bu…
Tatile çıkmadan önce yeme-içme hakkında o kadar çok araştırma yapıyorum ki, benim gibi delilere belki yardımcı olur diye ısrarla tatil yazılarını yazmaya devam ediyorum. Bir yardımı dokunuyor mu onu da…
Biz bu şehri neden bu kadar çok seviyoruz... Hep o güveçteki midyeleri yüzünden, ya da markete hatta restorana bile köpeğinle girebiliyorsun ya kesin ondan çok seviyorum akşam yemeğimi ayağımın dibinde…
Tatilden döneli neredeyse iki ay oldu, hala hiçbir şey yazamadım. Neden yazacağım şimdi diyorum sonra da seviyorum galiba burada yazmayı ben. 12 gün süren bu yaz tatilinde ağzımdan en sık çıkan cümleler…
Ne Roma tatiliymiş ama yaz yaz bitmedi... Neyse artık iki günü birleştirip son yazımı yazıyorum, ben yazmak için notlara baktıkça içim gidiyor, ah iyi ki fotoğraflar var, bazen hafızamız yetersiz…
Normalde öğle yemeklerinde bu kadar çok şey yemiyoruz ama nasıl olduysa Roma'da böyle kaçamaklarımız oluverdi, gün az yemek yemek istediğimiz yerler çok. 4.Gün'ün ilk saatlerinde şu tüm bloglarda okuduğum Pastifico'ya…