AU REVOIR PARİS
Poached cod served with seasonal vegetable, garlic mayonnaise
Şanslıyım ki şahane bir yemek yedim. Cod morina balığı demek ve ben ilk defa bu balığı yedim. Poşe tekniğiyle yapılan balıkları çok severim, hafif olurlar, bu yüzden de yemek tam bana göreydi.
Yanında gelen haşlanmış sebzeler diri diri haşlanmışlar, içlerinde pancar da vardı çok lezizdi.
Ayrıca yanında sarımsaklı mayonez de geliyor ve balıkla inanılmaz güzel oluyor.
Eşim iddialı bir yemek söylüyor yine, ben yer miyim bilemiyorum 🙂
Bu her zaman menüde olmuyormuş, bu yüzden tam adını bulamadım.
Şu kahverengi parça baş, biraz yağlı. Beyaz olan ise beyin. Bu yemeğin içinde dil de olacaktı aslında ama dil ellerinde olmadığı için eksik geldi.
Burada da İngilizce menü var, çalışanlar da sempatik.
Burasının mutfak şefi Christian Constant, kendisinin bir sürü yemek kitabı da var.
Karnımız doydu, yağmur da kesildi, biz ısındık mutluyuz düştük yollara.
Eyfel kulesinin yakınında her yerde renkli renkli ayıcakların bulunduğu bir sergiye denk geldik. Burada her ülkenin tasarladığı bir ayı vardı, işte bu da bizimkisi..
Eyfel’den çıktıktan sonra Palais de Chaillot’dan geçerek Arc de Triomphe‘ye gittik.
Zafer Anıtı’nın da tepesine çıkılıyor ama biz çıkmadık. Buradan da doğruca Champs-Elysees (şanzelize) doğru yürüdük.
Çok büyük ve kalabalık bir cadde, her yerde mağazalar var.
Benim burayı pek sevdiğim söylenemez, alışveriş yapacaklar için güzel olabilir belki.
Her yerde ünlü markalar var, uzun uzun vakit geçirdiğim tek yer Disney mağazası oldu.
Bu caddede bulunan Laduree inanılmaz lüks, içerisi de çok kalabalıktı, yorgunluk kahvemizi burada içmek için girdik ama yer bulamayınca çıktık.
Buradan da Concorde Meydanı‘na gittik, burası Marie Antoinette ve daha 1300 kişinin giyotinle öldürüldüğü yer. Ortada bulunan dikilitaş ise, 1829’da Ramses Tapınağından getirilmiş.
Concorde Meydanı’nın hemen yakınında Pont Alexandre III var, bu köprüden de çok güzel fotoğraflar çekilebilir.
Parkın içinden Concorde’a bakış
Parktan çıktıktan sonra Rue de Rivoli caddesine çıktık, burası da benim en beğendiğim yerlerden biri oldu.
Burada da hediyelik eşya alabileceğiniz bir sürü küçük dükkanlar var.
LEON DU BRUXELLES
Fransa’ya gelip de midye yemeden dönemezdim kesinlikle, Paris’te ya başka güzel midye yapan yer yok, ya da kimse buradan başka yer bilmiyor. Nerede okuduysam her yerde karşıma burası çıktı.
Ama buradan daha iyi midye yapan bir yerler de mutlaka vardır.
Başlangıç olarak patatese sarılıp, kızartılmış karides yedik. Çok güzeldi.
Midyeler çeşit çeşit, rokfor peyniri ile yapılmış olanı bile var. Ben sıradan olanı tercih ediyorum. Soğan ve sarımsakla pişmiş olanından.
Midyeler çok temiz, neredeyse hiç temizlenmemiş bir midye tatmak zorunda kalmıştım. Deniz kokusu dahi yoktu.
Midye yapılan yerleri arayacak vaktiniz yoksa gidip burada rahatlıkla yiyebilirsiniz.
CHEZ DUMONET
Paris’te son günümüzü Louvre Müzesi’ne ayırdığımız için ayrı bir post hazırlamak istemedim.
Son akşam yemeğimizi Cafe Fernando’dan okuduğum Chez Dumonet‘te yedik.
Mutlaka rezervasyon gerekiyor, biz akşam için rezervasyon yaptırmaya gittik ama iki gün sonraya yer ayarlayabildik, o da son günümüze denk geldi.
Burada masamıza ikram olarak karnabahar çorbası geldi. Bundan önce gittiğimiz yerlerde hiç ikramlık bir şeyler yoktu.
Paris’te her yerde mutlaka ördekli tarifler var ama ben bunu Chez Dumonet’e sakladım ve orada yedim.
Aslında Boeuf Bourguignon da aklımda kaldı, ama bu yemeğin içine domuz koyduklarını bildiğimden yine ağır gelir diye yemek istemedim, ama iyi yapan bir yerde bu yemeği denemek gerekir aslında diye sonradan düşününce, yemediğime de üzüldüm.
Benim aklımda ördek olduğu için yemek seçmem kolay oldu ama eşim zorlandı ama yine çok acayip bir yemek siparişi verdi.
Ben daha önce bu kadar kabarmış bir sufle hiç yememiştim, eğer sufle bu ise bizim yediklerimiz ne, yanında Grand Marnier ile servis ediliyor. Cenk’in yazısını okumasam likörün içine dökülerek yenmesi gerektiğini anlamazdım sanırım.
Sufle likör ile çok güzel olmuştu, bol yumurtalı olduğu belli, likör yumurta kokusunu bastırıyor biraz.
Tek kişi için çok fazla miktarı, iki kişi için bir adet sufle ideal.
Burada İngilizce menü yok, bu yüzden biraz zorlanabilirsiniz ama garsonlar yine yardımcı oluyorlar.
CAFE CONSTANT
139, Rue Saint-Dominique
75007, Paris
CHEZ DUMONET
117, Rue Du Cherche-Midi
75006, Paris